İnsan hayatında güven, huzur ve mutluluğun temeli, mensubu olduğu ailenin, içinde yaşadığı toplumun ve devletin güçlü ve istikrarlı olmasına bağlıdır. Çağımızda, ulus devlet yapısını gerçekleştirmiş güçlü toplumların ferlerinde bu gerçeğe dayalı huzur, güven ve mutluluk duygularını açıkça görebiliriz. Bir ABD, İngiltere, Almanya gibi güçlü devlet vatandaşlarının, taşıdığı kimlik belgesi (pasaportu) ve cebindeki parasının gücü ile Dünyanın, hemen hemen her yerinde, özgüvenle rahat dolaşıyor olması gibi.
Biz Çerkesler, böyle bir şansa şimdilik sahip değiliz ama hangi devletin pasaportu ile üst kimliğini taşıyor olsak da alt kimliğimizi destekleyen, zamanında atalarımızın bıraktıkları güçlü imaj ve itibar sayesinde, Dünyanın birçok yerinde halen ilgi görebiliyoruz. Ben şahsen çeşitli vesilelerle bulunduğum Türkiye dahilinde ve diğer ülkelerde bu gerçeği fark etmiş bulunuyorum. Bu nedenle, Çerkes Halkı olarak geleceğe dair hayal kurma hakkımızın olduğunu düşünüyorum.
Ancak, bugün içerisinde bulunduğumuz durum ve gidişat, gelecek açısından pek parlak gözükmüyor. DURUM MUHAKEMESİ başlığı ile, genel bir durum muhakemesinden bahsetmeye çalışırken, benim derdim, daha doğrusu hepimizi ilgilendirmesi gereken sorun, toplumsal anlamda belirgin bir başarısızlığın devam ediyor olmasıdır.
Bu sorunun temelinde, kader diyebileceğimiz, Anavatan coğrafyamızın konumu ve tarihte yaşanan felaketlerin rolü kuşkusuz çok büyük. Buna rağmen, bugün diasporası ve ana vatanı ile nüfusu milyonlarla ifade edilen bir halkın, dili, kültürü ve kimliği ile yok olma sürecini yaşıyor olması, kabul edilebilir bir durum değildir. Üstelik, yok olan yeryüzünün en eski ve en gelişmiş dil ve kültürlerinden biri ise…
Çerkes halkının güncel sorunları ile ilgilenen, hatta dert edinen her Çerkes’in yüzde yüz anlaştıkları bir tek husus var, kendi aramızda DİYALOG, UZLAŞI VE İŞBİRLİĞİ anlayışının olmadığı gerçeği. Bu hususun en belirgin olduğu ortam ise, en büyük Çerkes nüfusunun yaşadığı Türkiye Çerkes diasporasıdır.
Oysa, başkalarının hizmetinde, bürokraside, bilimde, askerlikte ve sosyal hayatta, her yerde, bireysel olarak, genelde son derece başarılı olduğumuz da bilinen bir gerçek. Bu konuda da mutabıkız her halde.
Ancak, bu arızalı halimizi eleştirip, dertleşip durmak bir işe yaramıyor. Hayatın somut gerçeği, Bir aile, bir ekip (takım) veya bir şirketin, üyeleri, fertleri ve ortakları arasında, DİYALOG, UZLAŞI ve İŞBİRLİĞİ anlayışı yoksa, o aileden, birliktelikten, ortaklıktan başarı beklenebilir mi? Aynı durum toplumsal başarı için de geçerlidir.
Toplumsal başarıdan bahsetmek istiyorsak, işte bu somut gerçekler üzerinden bir DURUM MUHAKEMESİ yapıp yol haritası çizmeye çalışmalıyız. Ancak, sorun işte bu noktada düğümleniyor. Durum muhakemesini yapacak, yol haritasını çizecek kimler olabilir? Önce bu sorunu çözmek gerekiyor. Zira, bizim toplumda var olan en büyük sorun “Her Çerkes kendisinden başkasını beğenmez, farklı fikir ve görüşlere itibar etmez, biri birine tahammül edemez” önyargısıdır.
Bu önyargıya takılıp kalındığında, çözüme ulaşmak çok zor. Ama başarmamız lazım. “Haydi başar da görelim” diyenlerin seslerini duyar gibiyim. Ama her şeye rağmen bu olumsuz ön yargıdan kurtulmalıyız. Kurtulmak zorundayız. Birinin başarısızlığını bekleyip “ben demiştim” bağnazlığına yaslanmak yerine, başarıları deseklemeli, birlikte başarmanın hazzına uzanmayı hedeflemeliyiz.
Bir önceki yazımın son paragrafında, gerekli olanı belirtmeye çalışırken, çıkış yolu için birilerinin adım atması ve DURUM MUHAKEMESİNİN önünün açılmasını, gerekirse MECLİS fikrinin öne çıkarılması veya ön açıcı farklı fikirlere kulak verilmesini önermiştim.
Bu konuda akla gelenler;
- Kanaat önderlerinden bir gönüllü grubun öne çıkarak görev üstlenmeleri olabilir.
- Mevcut kurumsal yapıların başkan ve yöneticileri bir ortak irade yaratıp bir grup oluşturabilirler.
- Bilimsel yöntemlerle, Çerkes halkının psikolojik ve sosyolojik yapısını inceleyerek, farklı bir yol ve yöntemi devreye sokabilecek tarafsız bir akademik kuruma görev verilebilir.
Neticede, tarafsız, doğru ve kapsamlı bir DURUM MUHAKEMESİ yöntemi ile, Çerkes halkının artıları, eksileri ve ihtiyaçları ana hatları ile belirlendikten sonra, gerekli yol haritasını belirlemek üzere, ortak iradeyi temsil eden, mevcut örgütsel yapıların üstünde, güçlü bir liderlik veya kurumsal yapı oluşturmalıdır. Adı, MECLİS, KONSEY veya başka bir isim olabilir.
Amaç, Anavatan, Türkiye ve Dünya kamuoyu karşısında ve Muhatap devletler ve uluslararası kurumlar nezdinde, Çerkes halkını temsil eden, hak ve çıkarlarını talep ve takip eden bir liderlik veya kurumsal bir yapının var olmasıdır.
Derler ya hayal kurmakta sınır yoktur. Benim de bu tür hayallerim var. Eminim Çerkeslik davasına bu tür hayalleri olan dostların sayısı az değildir. Mümkün olsa da davaya dair hayaller üzerinde daha fazla diyalog, daha fazla uzlaşı ve iş birliği planlarımızı gündeme getirsek. Daha fazla konuşup ve tartışsak. Klavye başında uzaktan eleştiri, diğerini yok sayma, yok etmeye çalışmaktan daha kolay ve daha iyidir.
Bizler, her konuda, her zaman aynı düşünmüyor olabiliriz. Ama, biz birlikteysek varız.
YERYÜZÜNDE, BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞÜNÜ GERÇEKLEŞTİRMEMİŞ HİÇBİR TOPLUMUN, ZAFER KAZANDIĞINI, HAYATTA KALDIĞINI TARİH YAZMAMIŞTIR.